Tarihçesi
Bu yazımızda, 1500 yıllık bir tarihe sahip olup otantik yapısını korumuş yerlerden biri olan ve bu özelliği ile boğazın en güzel köyü olan Arnavutköy’e gidiyoruz. İstanbul Boğazı’nın Avrupa yakasındaki sahilde Kuruçeşme ile Bebek arasında yer alan şirin mi şirin Arnavutköy’ün karşısında Boğaz’ın Anadolu yakasındaki semtlerinden ve yine görülmeye değer yerlerden Kandilli, Üsküdar ve Vaniköy bulunuyor.
Arnavutköy’ün turistik bir karaktere dönüşmesindeki büyük etkenlerden biri ise betonarme yapılardan ayrılan otantik ahşap evleri. Bir kentteki betonlaşmaya nasıl meydan okunur ve zarif kalınabilir, işte bu sorunun cevabı tam olarak burada gizli. Bir zamanlar üzüm bağlarıyla ünlüymüş Arnavutköy. Yerleşik köy halkı hristiyanlığı kabul ettikten sonra Ayios Mikhailaion Kilisesi kurulmuş ve ilçenin adı “Mikhailaion” olarak değişmiş. Daha sonraki yıllarda da Melekler Köyü anlamına gelen “Horasmoto” adını almış. Osmanlı döneminde Rumlar tarafından, Karadeniz’den Marmara Denizi yönüne devamlı yüzey akıntısı nedeniyle Büyük Akıntı olarak da anılan Arnavutköy’ün bugünkü adının nereden geldiği ile ilgili ise çeşitli rivayetler var elbette.
Pek çok kez isim değişikliğine uğrayan bu elit ilçede değişime uğramadan ve güzelliğini kaybetmeden kalabilen şeyin ilmek ilmek işlenmiş birer dantel gibi ahşap binaları olduğunu tekrar söylemeden geçemeyeceğiz. Arnavutköy’de göreceğiniz bu evlerin çoğu XX. yüzyıl başlarına ait, bir kısmı da Art Nouveau stilinde yapılmış.